Bal, asırlardır kullanılan
bir madde olup arıların meydana getirmiş olduğu bir besindir. Halk arasında organik
balın soğuk algınlığı enfeksiyonlarının tedavisinde yardımcı olduğu ve
boğaz ağrısını da hafiflettiği yüzlerce yıldır bilinir bir durumdur. Balın bu
etkisinin yüksek şeker derişimine bağlı olarak ozmotik etkisi (ozmolaritesi)
düşük ph değeri ve içeriisndeki glikoz oksidaz enzimi vasıtası ile ortama
sağlanan hidrojen peroksite ve içeren bileşenlere (fenolik asitler,
flavonoitler, lizozim, katalaz) bağlı olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda bal
besini, sağlamış olduğu hidrojen peroksit vasıtasıyla yaraların mikroplardan
temizlenmesinde, arındırılmasında yararlanılan oksijenli su gibi mikrop
öldürücü etki yani antimiktobiyal bir etki yapabilmektedir. Balın çeşitli
mikroorganizmalar üzerinde etkinliği deneysel (in vitro ve in vivo) ve klinik
araştırmalar ile ortaya konulmuştur. Özellikle manuka (leptospermum scoparium)
balının mikroorganizmalar üzerinde yüksek etkili olduğu bildirilmektedir. Bu
bal, Yeni Zelanda’da manuka çiçekleri bakımından zengin bir bölgede üretilen
bir baldır. In vitro deneysel çalışmalarda balın kültür vasıtasına ilave
edilmesi ile bazı gram (+) ve gram (-) bakteriler (staphylococcusaureus,
streptococcus pyogenes, escherichia coli, enterobacter aerogenes, salmonella
typhimurium, salmonella enteritidis, mycobacterium phle, helicobacter pylori,
pseudomonas aeruginosa), mayalar (candida albicans, candida tropicalis, candida
parapsilosis, candida kephyr, candida glabrata), dermatofitler (pityriasis
versicolor, tinea cruris, tinea corporis ve tinea faciei) ve virüsler (herpes
simplex) üzerinde etkili olabildiği gösterilmiştir. Ancak her mikroorganizma
için etki farklı bal derişimlerinde gözlenebilen bir durumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder